Abdullah b. Zeyd - Ebu Kılabe :
Tâbiînin büyüklerinden.
Hadîs ve fıkıh âlimidir. İsmi, Abdullah; Künyesi, Ebû Kılâbe’dir. Basralı’dır.
Doğum târihi bilinmemekteyse de vefâtı 104 veya 106, 107 târihleri olarak
rivâyet edilir. Eshâb-ı kirâmdan Sâbit bin Kays, Enes bin Mâlik, Tâbiînden Ebû Eyyûb-i
Sahtiyanî ve Katâde’den (r.anhüm) ders alıp, hadîs-i şerîf rivâyet etti. Hadîs
ilminde sikadır (sağlam, güvenilir). Bir hadîs-i şerîfi öğrenmek için seyahat
ederdi. “Hiç bir işim olmadığı halde Medine’de, sırf bir hadîs-i şerîfi daha
önce duymuş olan bir şahıstan dinlemek için üç gün kaldım” buyurdu. Hadîs-i
şerîflerin toplanıp, yazılması için uğraşırdı. Vefâtından evvel, kitaplarının
Tâbiînin büyüklerinden, fıkıh âlimi ve evliyâdan Ebû Eyyûb-i Sahtiyanî’ye
(r.a.) verilmesini vasiyet etti. Bir deve yüküne yakın kitapları Ebû Eyyûb-i
Sahtiyanî’ye verildi. Alim ve fazıl bir zâttı. Hikmet dolu pek çok sözleri
vardır.
Devamlı helâl kazanmayı
teşvik ederdi. Bunun için, Eyyüb-i Sahtiyânî’ye “Çarşıya git iş ara Zira en
büyük huzur, insanlara muhtaç olmamaktır” buyurdu. Yine bir zâta “Seni,
geçimini temin ederken görmek, câmi köşesinde görmemden daha sevimlidir.”
buyurdu. Sohbetine devam eden bir talebesi vardı. O döküntü hurma satardı.
O’na; “Ben, senin sohbet meclisinden faydalandığını zan ediyordum. Fakat şu bir
hakikattir; Allahü teâlâ her düşük şeyden bereketini almıştır.” buyurdu.
“Hem dünyâ, hem de âhirette
yaşayan kimseye ne se’âdet” buyurunca “Âhirette nasıl yaşandığı” kendisinden
soruldu. “Dünya yaşayışında Allahü teâlâ’yı hatırından çıkarmadı ve daima O’na
yalvardı ve bu sayede de âhirette O’nun rahmetine mazhar oldu” buyurdu.
“Bir kimse bir bid’at
ortaya çıkarırsa onunla harb ederim.”
“Allahü teâlâ’ya şükür
yapılmasına vesîle olan dünyâlık insana zarar vermez.” “Bir sözü
anlamıyacak kimseye söyleme!
Çünkü o söz, ona zararlı olup, fayda vermez.”
“Arzu ve istekleri peşinden
koşanlarla beraber oturup kalkmayınız. Onlarla konuşmayınız. Çünkü, sizi kendi
sapıklıklarına düşürmelerinden, zihninizi karıştırmalarından korkuyorum.”
“Sana, din kardeşinden
istemediğin bir şey ulaşırsa, onun için bir özür ara. Bir mazeret bulamazsan,
kendi kendine, belki benim bilmediğim bir durum vardır, de.”
“Kıyâmet günü Arş-ı a’lâ
tarafından bir münâdi Yunus sûresi 62 nci âyet ile nida eder;
“Ey Allah’ın sevgili kulları!
Sizin için bir korku yoktur. Siz mahzun da edilmezsiniz.” Bu nidadan sonra
herkes, başını yukarı kaldırır ve; inandık îmân ettik, derler. Ancak,
münafıkların başları ise hiç yukarı kalkmaz ve yere eğilirler.”
“Bir kimse ya iyiliği veya
kötülüğü ister. Ancak kalbinde bir emr edici veya bir yasaklayıcı bulur. Emr
edici, iyiliği emr eder; yasaklayıcı, kötülükten alıkor.”
“Bid’at ehli ile
oturmayınız. Onlarla sohbet etmeyiniz. Zira sizi dalâlete düşürebilir veya
bilmediğiniz kötülüklere bulaştırabilirler.”
“Alimler üç kısımdır. Bir
kısmı, ilmi ile amel eder, insanlar da onun ilmiyle amel ederler. Diğer bir
kısmı, ilmi ile amel eder, fakat insanlar onun ilmiyle amel etmez. Başka bir
kısmı da ilmiyle kendisi amel etmediği gibi insanlar da amel etmez.”
“Allahü teâlâ, şeytana
la’net edip, ona kıyâmet gününü gösterdi. Şeytan; Yâ Rabbi! İzzetin hakkı için,
ruh kendilerinde bulunduğu müddetçe insanların kalbinden çıkmayacağım, dedi.
Allahü teâlâ bu söze karşılık, izzetimin hakkı için ben de, onlarda ruh
bulunduğu müddetçe tevbe etmelerine engel olmam. Her zaman tevbe edebilirler,
vaadinde bulundu.”
Abdullah bin Zeyd
hazretleri namazlardan sonra “Allahümme innî es’elüke’t-tayyibât ve
terk-elmünkerât ve hubbe’l-mesâkîn ve en tetûbe aleyye ve izâ eratte lî ibâdike
fitneten en tevevfanî gayre meftûn.” duâsını okurdu.
Rivâyet ettiği hadîs-i
şerîflerden bazıları:
“Ramazan ve kurban bayramlarını
tehlîl, takdîs, tahmîd ve tekbîr ile süsleyiniz.”
“Üç şey vardır ki, bunlar
kimde bulunursa o kimse imânın tadını bulur. Birincisi, bir kimseye Allah ve
Resûlü, başkalarından daha sevgili olmak. İkincisi, bir kimse sevdiğini Allah
için sevmek. Üçüncüsü, bir kimseyi Allah küfürden kurtardıktan sonra tekrar
küfre dönmekten, ateşe atılmaktan tiksindiği gibi tiksinmek.” “İşlerin en
hayırlısı, çok aşırı veya eksik olmayıp, orta mertebede olanıdır.”
“Allahü teâlâ benim için
yeri bir araya getirdi. Yerin doğusunu ve batısını gördüm. Eğer
ümmetim melik olursa, bana
gösterilen yerlere ulaşacaktır. Bana kırmızı ve beyaz iki hazine verildi. Ben,
rabbimden, umûmî bir dalgınlık sebebiyle ümmetimi helâk etmemesini, bir düşmanı
onlara musallat kılmamasını istedim. Allahü teâlâ: Yâ Muhammed, ben hüküm
verdiğim zaman, o artık geri çevrilmez, isterse bütün insanlar bir araya
gelsin, buyurdu. Ben ümmetim için saptırıcı olanlardan korkuyorum. Onlar
üzerine kılıç geldiği zaman, kıyâmete kadar, artık onların üzerinden kalkmaz.
Ümmetimden bir topluluk, müşriklere katılıncaya, putlara tapınıncaya kadar
kıyâmet kopmaz. Ümmetim arasında yalancılar çıkacak. Onlar peygamber sanılacak.
Halbuki son
Peygamber benim. Benden
sonra Peygamber yoktur. Ümmetimden bir cemaat (topluluk) daima, doğru yola
davet edici olacaklar. Allahü teâlâ’nın emri gelinceye kadar onlara,
muhalifleri (düşmanları) zarar veremeyecektir.”
Kaynaklar:
--------------
1) Hilyet-ül-evliyâ cild-2,
sh-282
2) El-A’lâm cild-4, sh-88
3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-5,
sh-224
4) Tezkiret-ül-huffâz
cild-1, sh-94
5) Sünen-i Dârimî cild-2,
sh-470